Barışın simgesi “Zeytin”
Zeytin çok yönlü bir kültür bitkisi olarak, Anadolu mutfak kültüründe binlerce yıldan bu yana birçok alanda kullanılmaktadır. Zeytin, Akdeniz’e kıyısı olan tüm ülkelerde doğum, evlenme, dini törenler vb. değişik amaçlarla günlük hayatta yer almıştır. Anadolu’da yaşayan eski medeniyetler zeytin ve zeytinyağını dini kutsamalarda, nazardan korunmada, birçok hastalığın tedavisinde, yapay aydınlatmada vb. kullanmışlardır. Tüm dinlerde zeytin, bereket, barış, akıl, uzun ömür ve olgunluk gibi aynı simgesel anlamları taşımaktadır. Zeytin ağacı, yüzyıldan fazla zeytin üretebilen, uzun ömürlü, yaprak dökmeyen bir ağaçtır. Bazı nadir durumlarda, zeytin ağaçlarının 1800 yaşlarında olmalarına rağmen dal ve sürgün geliştirdikleri tespit edilmiştir. Ağaç 5-20 metre yüksekliğe ulaşır. Çoğu ağaçta olduğu gibi, ağacın yüksekliği, çeşidin sağlıklı olmasına, toprak ve iklim koşullarına ve en sonunda uygulanan tarım yöntemlerine bağlıdır. Genç ağaçların gövdeleri pürüzsüzdür, olgun ağaçların ise engebelidir, çünkü zaman geçtikçe değişik boyutta yumrular oluşur. Zeytin ağacı, dünya çapında 15 milyon hektarı kapsayan bir alanda yetiştirilir. Dikili olan zeytin ağaçları 1 milyar ve belki de 1 milyardan fazla da olabilir. Bu ağaçların yaklaşık % 80’i Akdeniz bölgesinde bulunmaktadır. Geleneksel olarak zeytinyağı ihracatı yapan İspanya, İtalya, Yunanistan, Tunus ve diğer ülkeler gibi, zeytin ağacı bu ülkelerin tarımsal açıdan ekonomik kalkınmasının ve tarımsal sürdürülebilirliğinin temelidir. Ancak, ABD, Avustralya, Japonya, Çin gibi ülkeler son yirmi yıldır zeytin ağaçlarının büyük ekonomik ve stratejik önemini fark etmişlerdir. Böylece bu ülkeler, zeytin ürünlerinin üretiminde özerk olma çabasıyla, zeytin yetiştiricilerine finansal yardımda bulunurlar. Birçoğumuz daha doğmamışken ve henüz doğmamışlar da ileride okuyup anlasınlar diye; evrensel şair Nazım Hikmet’in Yaşamaya Dair şiirinin bir dörtlüğünde bakın zeytin için ne demiş; Yani öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı, Yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin. Hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil, Ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için, Yaşamak yani ağır bastığından.