Kemalpaşa Bakım Şefimiz Tunca Çetinöz ile Resim Üzerine

1.Sizi biraz tanımak isteriz?
1971 Konya doğumluyum. Eğitim hayatıma ilk ve orta okuldan sonara Körfez EML- Elektrik bölümü ile başladım. Buradan sonra Mersin MYO Elektrik bölümü ve en son Doğu Akdeniz Üniversitesi Elektrik-Elektronik Mühendisliği (KKTC) ile bitirdim. 2000 yılında mezun olduktan sonra GATE Elektronik’te 7 yıl Satış Pazarlama Mühendisi olarak çalıştım. Bu firma sayesinde Edirne’den Hakkâri’ye kadar birçok il gezdim. Evlendikten sonra pazarlama işinden asıl konum olan Bakım Mühendisliğine, Standart Profil – Düzce ile 2007’de başladım. Yaşamak istediğim şehir olan İzmir için yönümü buraya çevirdim. İzmirdeki iş yaşamım ZF Lenförder ve ELTAŞ’tan sonra RENKLER MAKİNA ile kesişti. 2018 yılından beri Bakım Şefi olarak çalışmaktayım. 9 yaşında İrem Doğa adında bir kız babasıyım.  

2.Bize yaptığınız işle ilgili biraz bilgi verebilir misiniz?
Renkler Makina’da her türlü bakım, onarım ve iyileştirmeleri biri formen olmak üzere 5 personel ile yapmaktayız. Tüm bakım ve arıza işlerimiz BEAM üzerinden ilk açılan talep ile başlamaktadır. Ekibim arıza önceliğine göre talepleri iş emrine çevirip müdahale etmektedir. Periyodik ve Kestirimci bakımlarımızı BEAM üzerinden ayarlanan sürelerde sistemimize düşerek yapmaktayız.

3Renkler’de sizi motive eden şeyler nelerdir?  
Her onarımdan sonra makinanın tekrar çalışmaya başlaması ve operatörlerin onay vermesi beni ve ekibimi gerçekten motive ediyor. Ayrıca operatörlerin makina ve tezgahlardaki yaptığımız iyileştirmeleri sahiplenmesi beni mutlu ediyor.

4.Bize hobilerinizden bahsedebilir misiniz?  
Hayatıma farklı bir bakış açısı sağlayan, olayları hem geniş açıdan hem de detaya kadar inmemi sağlayan amatör fotoğrafçılıktır.

5.Kaç yaşından itibaren hobinizi yapmaya başladınız? Süreç nasıl ilerledi? Bize zorluklarından bahseder misiniz?
İlk fotoğraf makinamı 9 yaşımda 24’lük negatif kaset filim ile çalışan makine ile başladım. O zamanlar 24 kareden doğru dürüst ancak 10-15 adetini çıkarabiliyordum. Bir süre sonra babam bana ZENİT XP12 modeli olan Rus yapımı Analog bir fotoğraf makinası aldı. Bu makinanın özelliği tüm ayarlarının kullanıcı tarafından yapılmasıydı. Bas-çek tipi makinaya alışmış olmam bu işi bayağı zorlaştırdı. İlk önceleri zorlansam da MYO zamanlarında bir de kursa gittim. Bu kurs sayesinde makinamın ve fotoğrafçılık alanındaki ayrıntıları öğrendikçe bu makine bana az gelmeye başladı. Fotoğraf makinam Rus yapımı olduğu için aksesuarları diğer markalara göre ucuzdu. Tele objektif ile başladım aksesuar almaya, sonraları geniş açı, konvertör, extension tube, filtreler, tripot derken hemen hemen tüm çeşidini topladım. Bu konuda kendimi geliştirdim. Her gittiğim yere koca bir çanta ile giderek kameramı hiçbir zaman bırakmadım. 1989’da ilk kişisel sergimi açtım. Yaklaşık 40 fotoğraftan oluşan bu sergide 12 adeti, fotoğraf severler tarafından satın alındı.

Fotoğrafçılığın zor ama zevkli yanı, her kareyi uygun anı, doğru pozlamayı, yeterli ışığı ve altın noktaları düşünerek çekmektir. Yeri gelir hava soğuk objektif buğulanır, yeri gelir hava çok sıcak olur nem olur, gece çekerken doğru enstantaneyi bulmakta zorlanırsın. Aslında her 36x36 lık bir karede koca bir paragrafın anlatacağı sözü yansıtmak, işte bu en zor olanıdır. Bütün bu zorlukları o nefesini tutup 3 saniyede basacağın deklanşör sesi gelince son bulur ve işte o an işin hazzına ulaşırsın.

 Fotoğrafçılık hobiler arasında pahalı uğraşlardan bir hale geldi. İyi bir fotoğraf makinası ve aksesuarları almak ekonomik yönden zorluyor. Kolay yanı ise her çekilen dijital fotoğrafı çeşitli yazılımlar sayesinde mükemmel hale getirilebiliyorsun. Yüksek depolama sayesinde aynı pozu çok defa çekip arasından birini seçip daha da güzelleştiriyorsun. İşin profesyonel yönü tek bir karede doğal olanı yakalamaktır.

6.Bu hobiye başlamak isteyenlere neler tavsiye edersiniz?
Aslında daha önce söylediğim gibi bu işin temeli analog makinalardır fakat artık bu makinaları kullanan sayısı da az olduğu için bulmakta zorlaşır. İlk olarak 30x70mm zoom objektifli bir fotoğraf makinası alsınlar. Bazıları üzerinde kendi TFT ekranları da oluyor ama kendi vizörü olanı seçmesi daha iyidir. Her kareyi çekerken diyafram açıklığını, enstantane zamanı, kompozisyonunu o minik vizörden bakıp odaklansınlar. Yakalamak istediğin karede konuyu dağıtacak ayrıntıyı almasınlar ya da net alan derinliği ile bu noktaları fulü hale getirsinler. Bir an nefesini tutup deklanşöre basılsın. Birde bunu veren kurslardan birine gidip bu işi profesyonellerden öğrensinler.

Bütün bunlardan sonra artık kameranızla siz tamamen yalnızsınız. Huzur ve mutluğunuzu kimse bozamaz. Bu hobi için ayırdığınız zamanda üzerinizdeki hayatın tüm stresini atabilir ve rahatlayabilirsiniz. Ben fırsat buldukça bunu yapıyorum.